Antisosyal Kişilik Bozukluğu

“Patolojik süreçler toplumsal bir patern haline geldiklerinde, bireysel karakterlerini kaybederler. Tam aksine, böyle bir durumda, hasta birey, benzeri şekilde hasta olan tüm diğer bireylerle birlikte kendisini evinde hisseder. Bütün bir kültür bu tür bir patolojiye adapte olur ve bu tür bir patolojiyle uyumlu tatmin edici araçları yaratır. Sonuçta, böyle bir toplumda, ortalama insan, şizofrenin elinde kıvranan bireyin hissettiği ayrıksılık ve yalıtımdan muaf olur. Benzeri bir dejenerasyon yaşayan bireyler arasında kendisini rahat hisseder; aslında hasta toplumda kendisini yalıtılmış hisseden, bütünüyle akıl sağlığını koruyan bireydir…”
Eric Fromm-The Anatomy of Human Destructiveness

Yukarıdaki fotoğraf 1936 yılında, Hamburg’da büyük bir geminin denize indirilmesi töreni sırasında çekilmiştir. Bu, Hitler’in de katıldığı, Nazi’lerin bütün dünyaya karşı büyük bir güç gösterisi gerçekleştirdikleri bir törendi. İstisnasız bir şekilde bütün bireylerin Nazi selamı verdiği bu fotoğrafta, ayrıksı ve isyankar bir şekilde duran kişi tersane işçisi August Landmesser’dir.

İlk defa Die Zeit gazetesinin 22 Mart 1991 tarihli nüshasında gün yüzüne çıkan bu fotoğrafı Eric Fromm’un gördüğünü hiç zannetmiyoruz. Ama Fromm’un ruhsal rahatsızlık konusunda, bireyle toplumun birbiriyle yer değiştirebileceğini anlatan yukarıdaki sözleri adeta bu fotoğrafta vücut bulmuştur. Eric Fromm’un, yukarıdaki sözleri yazarken ve genel olarak bütün bir toplumun hasta olabileceğini ifade ettiği yazılarını kaleme alırken, spesifik olarak bu fotoğrafı olmasa bile, kitlelerin Nazilere histerik bir şekilde bağlılıklarını gösterdikleri çok sayıda başka fotoğrafları kafasında evirip çevirdiği muhakkaktır.

Gerçekten de bu fotoğrafa bakınca, bütün dünyayı ele geçirmekten, Alman ırkının üstünlüğünden bahseden, Yahudileri, Çingeneleri bir hastalık gibi sunan Hitler karşısında kendinden geçercesine saygı duruşunda bulunan bütün bir toplum mu, yoksa August Landmesser gibi, ayrık otları mı, ruhsal rahatsızlığı temsil ediyor?

Hitler’in emirlerini gözü kapalı bir şekilde yerine getiren milyonlarca Alman mı, yoksa, Nazi kamplarında, Yahudi’lerin ölüme gönderildiği trenlerde, sokakta terör estiren paramiliter güçler karşısında direnç gösteren, herhangi bir direnç gösteremese bile, kapalı kapılar ardında acı çeken bireyler mi hastaydı?

“Toplumsal” olandan hareketle tanımlanan bir ruhsal rahatsızlık, yani “anti sosyal kişilik bozukluğu” üzerine bu makaleyi kaleme alırken, sık sık yukarıdaki soruları sormaktan kendimizi alamadık.

Haddimiz olmayarak, bu kavramın kendisini sorunlu bulduğumuzu, bir ruhsal rahatsızlığın tanımını yaparken, “toplumsal kurallara”, “içinde bulunulan toplumun anlayışına”, “kavrayışına”, “değerlerine” fazlaca atıfta bulunmanın yanlış yönlendirici olabileceği kanaatinde olduğumuzu belirtmek isteriz. Çünkü Fromm’un da belirttiği ve insanlık tarihinin de gösterdiği gibi, bazen bütün bir toplum korkunç ruhsal rahatsızlıkların pençesinde kıvranabilir.

Yine, psikiyatri literatürüne baktığımızda, “anti-sosyal”, “sosyapat” ve “psikopat” terimlerinin sınırları müphem bir şekilde, bazen birbiri yerine, bazen de bir hastalığın farklı yönlerini veya adeta farklı rahatsızlıkları tarif eder gibi kullanıldıklarına tanık olmaktayız.

Gerçekten de 1980 yılında DSM-III yayınlanıncaya kadar “antisosyal kişilik bozukluğu” terimi psikiyatri literatürüne yabancı bir kavramdı. Onun yerine psikopati ve sosyopati kavramları kullanılıyordu. Bugün de, bu kavramları birbirinin yerine kullananlar olduğu gibi, bunların farklı rahatsızlıklar olduğunu ileri sürenler de mevcuttur. [1]

Aslında, bütün bu kavramların, vicdan ve empati yoksunu, başkalarının haklarını kolayca ihlal edebilen, amaçlarına ulaşmak için her türlü hile ve aldatmayı kendisine hak gören bir patolojiyi tarif etmek için kullanıldığı anlaşılmaktadır.

Ama kimi yazarlara göre, bu kavramlar arasında net ve sınırları belirgin farklar vardır. Örneğin Hare ve Babiek’e göre, Psikopati (psychopathy), diğer şeylerin yanı sıra, kişinin bütünüyle empati ve moral değerlerden yoksun olmasını ifade ederken; Sosyopati (Sociopathy), kişinin belli moral değerleri ve belli bir düzeyde vicdanının bulunduğunu ama doğru ve yanlış konusunda içinde bulunduğu toplumla ters düştüğünü ifade etmektedir. [2]

Yine bu kavramların farklılığını göstermeye çalışan bir bilim insanının aktardığına göre, cezaevinde bulunan mahpusların %50 ve %80 gibi bir oranı antisosyal kişilik tanı ölçülerine uyarken, ancak %15’i psikopatik tanı kriterlerine uymaktadır. [3]

Bu vesileyle pek çok bilim insanının sosyapat ve anti-sosyal kavramlarını eşdeğerli olarak kullandıklarını belirtmek isteriz. Yine başka bir bilim insanının yaptığı kavramlaştırmaya bakıldığında kavramlar arasındaki sınırların bulanıklığı belirgin bir şekilde göze çarpmaktadır. Kara Mayer Robinson, Psikopat’ın vicdanı olmadığını, Sosyapatın ise vicdanının bulunduğunu ama, bunun zayıf bir vicdan olduğunu ifade ediyor. [4]

Vicdanın az olmasıyla hiç olmamasını nasıl ayırt edeceğiz?

Kriminologların da bu tartışmaya katıldıklarına tanık olmaktayız. Bazı kriminologlara göre, Sosyapatlar asabidirler ve kolay ajite olurlar. Sosyapatlar için başka insanlarla bağlılık ilişkileri kurmak zordur ama imkansız değildir. Sosyapatın işlediği suçlar, ani ve plansızdır. Halbuki psikopatlar, bütünüyle empati yoksunudur ve başka insanlarla bağlılık ilişkisi kuramazlar; ama başka insanlara kolayca kendilerini beğendirebilir ve baştan çıkarabilirler. Psikopatlar önceden planlayarak ve sofistike bir şekilde suç işlerler. [5]

Meşhur kriminolog Xanthe Mallet, bu ayrımları daha da ilginç bir hale getiriyor. O da, Sosyapatların daha dürtüsel olduklarını, normal olmayan bir görünüm sergilediklerini ve sabır gibi bir becerileri olmadığı için, suç işlediklerinde bunun aniden, önceden planlanmamış bir suç olduğunu belirtiyor. Öbür taraftan psikopatlar, işleyecekleri suçları en ince detayına kadar planlar. Mallet’e göre, seri cinayetlerle psiokpatik ve sosyopatik kişilik örüntüleri arasında bağlantılar bulunmaktadır. [6]

Bütün bu tartışmaları aklımızda tuttuğumuzda, anti sosyal kişilik bozukluğu alanında dünya çapında otorite kabul edilen bilim insanlarının tanım çabaları da zihinlerde oluşan tüm sorunları cevaplama konusunda yetersiz kalmaktadır. Örneğin, bu alanda önemli referans kaynaklarından birisinin (Bad Boys, Bad Men-Confronting Antisocial Personality Disorder) yazarı olan Donald W. Black’in konuya ilişkin yaklaşımına bir göz atalım. Black, anti sosyal kişilik bozukluğu için en iyi tanımın, Donald Goodwin ve Samuel Guze tarafından yapıldığını söylüyor ve o tanımı anlam olarak şu şekilde aktarıyor: Anti Sosyal Kişilik bozukluğu, çocukluk veya erken yetişkinlik döneminde başlayan, sürekli tekrar eden anti sosyal ve kriminal davranışlarla kendini dışa vuran, aile ilişkileri, okul, iş, askerlik ve evlilik gibi hayatın pek çok değişik veçhesinde problemlerle kendini gösteren bir kişilik bozukluğudur. [7]

Peki bu tanımda, yukarıda sözünü ettiğimiz ayrımları görebiliyor muyuz? İnce ince düşünüp suç işleyen adamla, öfkesine yenik düşüp aniden birisini öldüren adam arasındaki fark nereye gitti? Ya da, tekrar en başa dönecek olursak, bu tanım, sosyal olanın yüceltilmesine ilişkin eleştirilerimize tatmin edici bir cevap veriyor mu?

Bu çerçeveden bakınca, örneğin, Edward Said’in ölümsüz eseri “Entelektüel” [8] de tarif ettiği aydın/entelektüel’i nereye koyacağız? Said, Entelektüel’in “Sürgün, marijinal ve yabancı” bir kişi olduğunu söylüyor. O sürgündür, çünkü içinde bulunduğu toplumun değerlerine ters sözler etmektedir. Mairijinal’dir çünkü toplumun cari değerleriyle çatışma halindedir. Örneğin, bütün toplumun kendinden geçmişçesine savaşı kutsadığı bir ortamda, herkesin nefretini üzerine çekme pahasına o, savaşa karşı çıkar. Yabancıdır, yani toplumsal kimliklere kendisini ait hissetmemektedir. Şimdi Said’in tarif ettiği bu entelektüel, bir sosyapat veya psikopat mıdır? Hadi tartışmanın hayırına, bu entellektüele suçta işletelim. Bu sürgün, marjinal ve yabancı olan entelektüel, suç işlerse “anti sosyal kişilik” bozukluğundan muzdarip bir hastaya mı dönüşecektir?

Aslında, tarih sahnesine baktığımızda, Said’in sözünü ettiği entelektüelin, psikiyatrik bir vaka olarak ele alındığı çok çarpıcı örneklere de rastlanmaktadır. Örneğin, pek çok Stalin muhalifi, iflah olmaz ruh hastaları olarak kabul edilip, bir daha gün yüzü görmemecesine psikiyatri kliniklerine kapatılmışlardır.[9]

Bütün bu görüş ve kannatleri göz önünde bulundurarak, aşağıdaki şekildeki basit tanımların daha kabul edilebilir olduğu kanısındayız: Anti sosyal kişilik bozukluğu başkalarının haklarına yönelik süreklilik gösteren bir şekilde saygısızlık ve bu hakları ihlal etme eğilimleri tarafından karakterize olan bir ruhsal rahatsızlıktır.[10]

Belirtileri

DSM-5’e[11] göre anti sosyal kişilik bozukluğu, aşağıdakilerden en az üçünün bulunmasının gösterdiği üzere, 15 yaşından beri süregelen, başkalarının haklarını umursamayan ve çiğneyen yaygın bir davranış örüntüsü ile kendini ortaya koyar:

Yasal davranışlarla ilgili toplumsal normlara uyma konusunda başarısızlık, ki bu da kendisini, tutuklanmaya neden olabilecek davranışların sürekli tekrarı ile ortaya koyar.

  • Sık sık yalan söyleyerek aldatmak, sahte kimlikler kullanmak, kişisel çıkarı ve keyif aldığı için insanları dolandırmak;
  • Dürtüsellik ve geleceği planlayamama;
  • Tekrarlanan fiziksel saldırılar ve kavgaların işaret ettiği üzere, kolay irite olma ve saldırganlık;
  • Kendisinin veya başkalarının güvenliğini umursamama;
    Tutarlı bir iş tutumunu sürdürme ve parasal yükümlülüklerini yerine getirme konusundaki başarısızlıklarının işaret ettiği üzere, süregiden sorumsuzluk hali;
  • Başka insanları incitmeyi, kötü muamelede bulunmayı veya onlardan çalmayı akla uydurma veya bunlar karşısında gösterdiği kayıtsızlığın işaret ettiği üzere, vicdan azabı yoksunluğu;
  • Kişi en az 18 yaşındadır;
  • Kişinin 15 yaşından önce davranış bozuklukları olduğuna ilişkin kanıtlar mevcuttur;
  • Anti sosyal davranışlar yalnızca şizofreni ya da iki uçlu duygu durum bozukluğunun gidişi sırasında ortaya çıkmamıştır;

Bu kriterlerin yukarıda psikopati olarak belirtilen kişilik bozukluğunu kapsamadığı açıktır. Dürtülerine hakim olabilen, plan yapabilen ve uzun vadeli düşünen, vicdan ve empati yoksunu “psikopatın” da bu tanım içinde yer aldığını söylemek mümkün değildir.

Nedenleri

Donald Black’in belirttiği gibi, anti sosyal kişilik bozukluğuna ilişkin araştırmalar, bu rahatsızlığı tedavi etme ve hatta ortaya çıkmasını engellemeyi amaçlıyor olsalar da, psikiyatrinin bu alanlardaki kapasitesi şu an için acı verici derecede sınırlıdır[12].

“Antisosyal kişilik bozukluğunun oluş nedenleri üzerine yapılan biyolojik araştırmalarda, frontal ve prefrontal lobda gözlenen disfonksiyon; yüksek düzeyde testosteron ve düşük düzeyde 5-hidroksi triptamin hormonu ile antisosyal kişilik bozukluğu arasında anlamlı bir ilişki bulunduğu”[13] da ileri sürülmüştür.

Görülme sıklığı

Antisosyal kişilik bozukluğunun genel nüfus içinde görülme sıklığına ilişkin sonuçlar, kullanılan araştırma metodu ve araştırmanın hangi ülkede yapıldığına göre değişiklikler gösterebilmektedir. Ancak bütün araştırmaların ortak noktası, bu rahatsızlığın, erkeklerde kadınlara göre çok daha sık görüldüğü yönündedir. Kuzey Amerika’da yapılan çalışmalara göre, Antisosyal kişilik bozukluğunun erkekler arasında görülme sıklığı %4.5 kadınlar arasında görülme sıklığı da % 0.8’dir. Avrupa yapılan iki çalışma erkeklerde görülme sıklığını %1 ve %1.3 kadınlarda görülme sıklığını da %0 ve %2 olarak vermiştir. [14]

Diğer hastalıkların ortaya çıkması

Anti Sosyal Kişilik Bozukluğu, majör depresyon, iki uçlu duygu durum bozukluğu, ankisiyete bozuklukları, somatik semptom rahatsızlıkları, madde bağımlılıkları, kumarbazlık ve cinsel bozukluklarla birlikte görülebilmektedir. [15]

Tedavisi

Kimi bilim insanları bu kişilik bozukluğunun çok güç olduğunu belirtmektedirler[16]. Bazı bilim insanları da, (tedavide sağlanan ilerlemenin ödüllendirildiği) “edimsel yöntem”in (contingency management) yararlı olduğunu anacak, bunun da rahatsızlığın kendisini iyileştirmekten çok, alkol ve uyuşturucu suiistimalini azaltmada etkili olduğunu belirtmektedirler. [17]

Psikoterapinin etkili olduğunu ileri süren görüşler varsa da, bu tezler de, daha çok terapistin sübjektif görüşlerine göre bu sonuçlara varıldığı belirtilerek eleştirilmiştir. [18]

—–

[1] Houser, Mallory C. “A HISTORY OF ANTISOCIAL PERSONALITY DISORDER IN THE DIAGNOSTIC AND STATISTICAL MANUAL OF MENTAL ILLNESS AND TREATMENT FROM A REHABILITATION PERSPECTIVE.” (Apr 2015). http://opensiuc.lib.siu.edu/cgi/viewcontent.cgi?article=1795&context=gs_rp

[2] Pemment, J., “Psychopathy versus sociopathy: Why the distinction has become crucial, Aggression and Violent Behavior” (2013), http://dx.doi.org/10.1016/j.avb.2013.07.001

[3] Jamas R.P Pgşoff, “Psychopathy/Antisocial Personality Disorder Conundrum” The Australian & New Zealand Journal of Psychiatry, Volume: 40 issue: 6-7, page(s): 519-528, 2006 http://journals.sagepub.com/doi/pdf/10.1080/j.1440-1614.2006.01834.x

[4] Kara Mayer Robinson, “Sociopath vs. Psychopath: What’s the Difference?” https://www.webmd.com/mental-health/features/sociopath-psychopath-difference#1

[5] Scott A. Bonn, “How to Tell a Sociopath from a Psychopath-Understanding important distinctions between criminal sociopaths and psychopaths”, https://www.psychologytoday.com/blog/wicked-deeds/201401/how-tell-sociopath-psychopath

[6] Xante Mallet, “The difference between a psychopath and sociopath” http://www.independent.co.uk/life-style/health-and-families/the-difference-between-a-psychopath-and-a-sociopath-10422016.html

[7] Donald W. Black, “BAD BOYS, BAD MEN-Confronting Antisocial Personality Disorder (Sociopathy)”, Oxford University press, 2013, s. xviii

[8] Edward Said, “Entelektüel”, Ayrıntı Yayınları

[9] http://www.nytimes.com/1983/01/30/magazine/the-world-of-soviet-psychiatry.html?pagewanted=all

[10] https://www.psychologytoday.com/conditions/antisocial-personality-disorder

[11] DIAGNOSTIC AND STATISTICAL MANUAL OF MENTAL DISORDERS 7 FIFTH EDITION DSM-5TM New School Library, s. 659

[12] Donald W. Black, “BAD BOYS, BAD MEN-Confronting Antisocial Personality Disorder (Sociopathy)”, Oxford University press, 2013, s. 102

[13] Mehmet E. Sardoğan , Canani Kaygusuz, “Antisosyal Kişilik Bozukluğu Tanısı Almış ve Almamış Olan Bireylerin Duygusal Zeka Düzeyleri Açısından İncelenmesi”, Ege Eğitim Dergisi 2006 (7) 1: 85–102

[14] The British Psychological Society and The Royal College of Psychiatrists , “ANTISOCIAL PERSONALITY DISORDER: TREATMENT, MANAGEMENT AND PREVENTION”, 2010 https://www.nice.org.uk/guidance/cg77/evidence/full-guideline-242104429, S. 21

[15] Ullrich S, Coid J. “Antisocial personality disorder: co-morbid Axis I mental disorders and health service use among a national household population”. Personal Ment Health. 2009;3:151–164. http://onlinelibrary.wiley.com/doi/10.1002/pmh.70/epdf

[16] J. Reid Meloy, Jessica Yakeley, “Antisocial Personality Disorder” https://pdfs.semanticscholar.org/52ec/5440c63ce2c66b5369fa8bf4e746fc8e1d2a.pdf
[17] Gibbon S, Duggan C, Stoffers J, Huband N, Völlm BA, Ferriter M, Lieb K, “Psychological interventions for antisocial personality disorder (Review)” http://best.awp.nhs.uk/media/685909/psychological-interventions-for-antisocial-personality-disorder.pdf

[18] Jessica Yakeley, J. Reid Meloy, “Antisocial Personality Disorder”, https://pdfs.semanticscholar.org/52ec/5440c63ce2c66b5369fa8bf4e746fc8e1d2a.pdf

Olcay CENGİZ TURAN

error: